Kimi günler vardır; çocukluğun neşesinde içine sığamadığın ve kimi anılar vardır; ara sıra uğrayıp dinlendiğin, gülümseyip coştuğun, dibindeyken içinden taştığın.... Bir de bayramlar vardır ki çocuk olmak istediğin, inceden hüzne gömüldüğün. Hani "Nerede O eski Bayramların Tadı?" dediğin...

Her bayramda rastlarsınız bu soruya; yetişkinlerin yüzünde, dilinde ya da gözlerinde...Ne var ki hepsi bilir aslında gerçeği; değişenin bayramlar olmadığını ve inceden hüzün veren suçlunun eskitilmiş ruhlar olduğunu...

Zamanla birlikte, getirdiklerine de yorumumuz değişmiştir. Beklentilerimiz, heveslerimiz başka başkadır artık. En önce "O" çocuk saflığı tadındaki bakış açımız yoktur. Şekerler, harçlıklar ve bayramlıklara sevinemediğimiz dönemi yaşıyoruzdur şimdilerde ve bayram sabahı erken kalktığımızda planladığımız; bir an önce geleneksel kutlama törenlerini tamamlayıp, dinlencelerimizin tadına varmaktır. Niyetlerimiz çocuk kalbi saflığında değildir artık. O taze kalplerdeki yeni bayramlıklar heyecanı için büyümüşüzdür.

Gezmeler, tozmalar bizim için; şeker-harçlık toplama, toplananları sayma, hasılatı yarıştırma hedefinden çıkmıştır çoktan. Artık her evde duyduğumuz çeşitli kolonya kokuları; o ev sahibinin sevecenliğini ölçmemizi sağlayamayacaktır. Düşünmeyiz bile artık bunları, başka şeyler vardır kafamızda. Planlar, yetişmemiz gereken başka evler... Farklı şekerleri keşfetme heyecanı, hevesi donmuştur içimizde. Artık verilen şekere göre gittiğimiz ev ahalisinin maddi durumu için; kafamızda pay biçeriz. Bilgimiz dâhilindeyse de eğer karakter analizimize yardımcı olur bu. O ev sahibinin, ne kadar cömert, ne kadar cimri olduğuna karar veririz. Ya da hiç umursamaz, bakmayız bile ikram edilenin ne olduğuna. Küçük şeylerdir bunlar bizim için, çocukçadır...

Artık bayramlar için de bilinçlenmişizdir. Büyük geliriz... Kimimize yük gibi gelse de gelenek korunsun diye bizden daha büyükleri ziyaret eder; çoğunlukla nezaket olsun diye kabul ederiz şekerleri ve benzer ikramları. Kısadır; katlar, evler, sokaklar arasındaki ziyaretler... Beşer dakika ayrılır, sıraya konulur, planlar yapılır... En büyükten başlanmalı, sıra bozulmamalıdır. Ayıptır, gücenilebilir, laf edilir büyükler arasında. Mantıksız istikametler söz konusu olsa da plan korunmalıdır! Kurallar vardır, biz yetişkinlerin uydurduğu yıkılmaz kanunlar(!)

Bayramlar değişmedi aslında siz bilinçlendiniz(!) Siz büyüdükçe bayramlarınızı da büyüttünüz. Kendi hayallerinizi bilinçleriniz doğrultusunda sınırlandırdığınız gibi yaptınız bunu. Siz, İnsanoğlu! gerçek için bilinçli, mutlu olmak için fazla hayalcisiniz. Mutluluk; bir çocuğun heyecanla, bayram sabahı erkenden kalkıp, bayramlıklarıyla donanması, şeker-harçlık toplamak hevesiyle koşuşturması kadar basittir. Çocuk, beklenti-dilekleri için yüreğiyle öper büyüklerinin ellerini. Karşılığını aldığı zaman ise; bayram bayram gibidir onun için... Peki! Siz, mutluluktan nasıl bir bayram dilerdiniz?

Esin Erdoğan